Karsan’ın Otonom e-ATAK Modeline Almanya’dan Seviye-4 Otonom Onayı

Türkiye merkezli otomotiv firması Karsan’ın geliştirdiği otonom e-ATAK modeli, Almanya’dan Seviye-4 otonom sürüş onayı alarak Avrupa’da bu alandaki varlığını güçlendirdi. Bu gelişme, hem Türk otomotiv sektörü için bir ilk hem de otonom toplu taşıma sistemlerinde önemli bir kilometre taşı olarak değerlendiriliyor.

---

Karsan’dan Avrupa’da Bir İlk Daha: Seviye-4 Otonom Sertifikası

Yerli üretici Karsan’ın elektrikli ve otonom toplu taşıma aracı e-ATAK, Almanya’da yapılan testler ve denetimlerin ardından Seviye-4 otonom sürüş onayı almayı başardı. Bu sertifikayla birlikte Karsan, Avrupa’da yolcu taşıma segmentinde Seviye-4 onayı alan ilk Türk markası olarak öne çıkıyor. Söz konusu onay, Almanya’nın yetkili otoriteleri tarafından verilmiş olup, Avrupa Birliği sınırları içinde yasal olarak geçerlilik taşıyor.

Seviye-4 Otonomi Nedir?

Toplam 5 seviyeden oluşan otonom sürüş sınıflandırmasında Seviye-4, aracın belirli koşullarda ve tanımlı güzergâhlarda tamamen sürücüsüz çalışabileceği anlamına geliyor. Bu seviyedeki araçlar:

• Yolcu taşıma görevini sürücü müdahalesine ihtiyaç duymadan yerine getirebilir
• Trafik işaretlerini, yayaları ve çevresel koşulları analiz ederek hareket eder
• Acil durumlarda sistem kendi kararlarını verir
• Operasyon dışındaki koşullarda manuel sürüşe geçebilir

e-ATAK, bu özellikleriyle Avrupa’nın kentsel ulaşım sistemlerine entegre olmaya hazır hale geldi.

Avrupa’da Otonom Toplu Taşımada Dönüm Noktası

Karsan e-ATAK, bu başarıyla birlikte Avrupa’nın farklı şehirlerinde pilot uygulamalarda yer almaya hak kazandı. Özellikle Almanya’da, akıllı şehir konseptlerinin uygulandığı bölgelerde aktif olarak görev alması bekleniyor. Şehir içi ulaşımda sürücüsüz toplu taşıma çözümleri sunmak üzere tasarlanan e-ATAK, karbon emisyonu sıfır olan elektrikli altyapısıyla da çevreci vizyonu destekliyor.

Gelişmiş Sensör ve Donanım Yapısı

Karsan otonom e-ATAK modeli, gelişmiş otonom teknolojilere sahip sensör ve yazılımlarla donatılmış durumda. Araçta yer alan sistemler arasında:

• Lidar (ışıkla mesafe ölçüm) sensörleri
• Radar destekli çarpışma önleyici sistem
• Kamera tabanlı çevre görüş teknolojileri
• Yapay zekâ destekli karar mekanizması
• Yüksek hassasiyetli GPS ve haritalama sistemi

gibi bileşenler yer alıyor. Bu teknolojiler, aracın çevresel farkındalığını artırarak güvenli ve akıcı bir yolculuk sunmasını sağlıyor.

Karsan’ın Uluslararası Vizyonu Genişliyor

Seviye-4 onayının alınması, Karsan’ın Avrupa pazarı başta olmak üzere küresel ölçekteki büyüme stratejisini güçlendiriyor. Şirket, otonom ulaşım çözümlerine yatırım yapmaya devam ederken, özellikle:

• Akıllı şehir projeleri
• Üniversite kampüsleri
• Havalimanı servisleri
• Endüstriyel bölge taşımacılığı

gibi alanlarda otonom e-ATAK modelini yaygınlaştırmayı hedefliyor. Bu gelişme, Türkiye’nin yüksek teknolojili üretim gücünün de Avrupa sahnesinde kendini ispatlaması açısından büyük önem taşıyor.

Sürdürülebilirlik ve Yenilik Vurgusu

e-ATAK’ın elektrikli altyapısı, sadece otonom sürüş açısından değil, aynı zamanda sıfır emisyon hedefiyle çevresel sürdürülebilirlik açısından da örnek bir model oluşturuyor. Sessiz çalışma prensibi ve düşük bakım maliyetleri ile belediyelere ve kamu kurumlarına ekonomik avantajlar sunuyor.

Karsan yetkilileri, bu gelişmenin ardından kısa vadede yeni teslimat ve demo projeleri için Avrupa’nın farklı ülkelerindeki otoritelerle görüşmelere başladıklarını açıkladı. Ayrıca, Seviye-5 otonomiye geçiş sürecinde teknolojik Ar-Ge yatırımlarının artırılarak devam ettirileceği de ifade edildi.

Türk Otomotiv Sektörüne Uluslararası Onay

Karsan’ın e-ATAK modeliyle elde ettiği bu başarı, sadece şirketin değil, aynı zamanda Türk otomotiv sanayisinin teknoloji ve inovasyonda geldiği noktayı da yansıtıyor. Almanya gibi standartları yüksek bir ülkeden alınan bu sertifika, Türk mühendisliğine olan güveni artırıyor ve sektöre yeni kapılar aralıyor.

Avrupa yollarında tam otonom olarak görev alacak olan Karsan e-ATAK, şehir içi ulaşımı dönüştürme potansiyeliyle yalnızca teknolojik bir gelişme değil, aynı zamanda Türkiye’nin global rekabet gücünü de temsil ediyor.